1. 1001 İş
  2. Podcast
  3. S01.E09 – Bakır ve Gümüş Pişirme Aletleri Üreten Soy ile Döve Döve İhracat
Bakır ve Gümüş Pişirme Aletleri Üreten Soy

BÖLÜM ÖZETİ

1001 İş podcast serisinin 9. bölümünde Kapalıçarşı’daki atölyesinde yüksek kaliteli bakır ve saf gümüşten pişirme aletleri üreterek bunları distribütörleri aracılığıyla dünya şeflerine ve lüks tüketim yerlerine satan Soy markasını konuştuk.

 

BÖLÜM KAYNAKLARI

 

BÖLÜM KONUŞMALARI

 

Burak Seyman: 1001 İş’in 9. bölümüne hoş geldiniz. Ben Burak Seyman. Bu bölümde Kapalıçarşı’daki atölyesinde bakır ve gümüşten cezve, tava, tencere gibi pişirme aletleri üreterek bunları distribütörleri aracılığıyla dünya şeflerine ve lüks tüketim yerlerine satan Soy markasını inceleyeceğiz. Detayları konuşmak üzere sözü Ahmet Bey’e bırakıyorum.

Ahmet Caner: Evet bu hafta çok keyifli severek izlediğim, takip ettiğim bir firmayı izleyeceğiz. Burada üst seviye, üst segmente hitap eden daha çok pişirme konusunda profosyonelleri ilgilendiren bakır ve gümüşten yapılan mutfak aletleri, tava, cezve vb. aletleri yapan Emir Ali Enç’in girişimini inceleyeceğiz. Normalde bildiğimiz bakır herkesin ilk aklına gelen evin bir kenarında bekleyen ve çok kullanılmayan alettir ama bir bey buna yeniden bir şekil verip global marka yaparak uluslararası müşterilere ulaştırmayı sağlamış. Detaylarına birazdan geçeceğiz.

Kadir Köymen: Ben de videoyu açtım bir yandan, şu anda bakırla ilgili ürünlerini gördük az önce, bu video bu arada nedir derseniz aslında İngilizce bir video ve şurada adı da yazıyor: Munchies Presents –  Interview With A Real Pot Dealer diye sanıyorum tamamen başka bir kanalın videosu.

Ahmet Caner: Kadir buradaki tanıtım videosu bayağı kapsamlı, yarım saatten fazla mülakat tanıtım programı yapıyorlar, röportaj yapıyorlar açıkçası ve Emir burada her şeyi anlatıyor. Aslında tam da Kapalıçarşı’nın hemen arkasında bu işi nasıl yaptığını hangi ustalarla çalıştığını, ürünün ve işin püf noktalarını tek tek anlattığı bir video. Emir’in hikayesi şöyle başlıyor: Kendisi aslında bir diplomat çocuğu. Bu yüzden farklı ülkelerde dolaşırken babası diplomat, annesi diplomatın yanı sıra çok güzel yemek yapıyor o da ona yardım ediyor ve böylece yemekle iç içe büyüyor. Kendisi de çok iyi bir eğitim aldıktan sonra ki 8 dil biliyor bu arada. Aslında diplomat olmak üzere devam ederken üniversiteyi bitirdikten sonra diplomat olmak isterken bir yanda bu biraz daha ağır basıyor ve kendi profesyonel olarak bu işe adım atmayı istiyor. Bundan sonrasını Burak anlatsın.

Burak Seyman: Ondan sonra aslında şöyle bir durum yaşanıyor Kendisi Ahmet Bey’in bahsettiği gibi 8 dili biliyor ve konuşuyor. Hatta İsviçre’de, Almanya’da, Kanada’da eğitim hayatının farklı bölümlerinde bulunuyor. Aslında son olarak ulaşacağı yer Dışişleri Bakanlığı sınavlarına çocukluktan beri hazırlanıyormuş gibi bir hayat geçiriyor, eğitim hayatı bu şekilde devam ediyor. Dışişleri Bakanlığı sınavlarına hazırlanırken annesine yemekleri yaparken yardım ediyor; evdeki bakır tencerelerin eskidiğini fark ediyor ve internetten bakır tencere almak isterken bir bakıyor ki Türkçe değil de İngilizce yazdığında bakır tencere kelimesini hiç Türk ürünü yok. Bütün piyasayı Fransızlar ve İtalyanlar kaplamış, türlü türlü ürünlerle kendi markalarını ortaya çıkarmışlar ve bu pazarda gerçekten iyi iş çıkarıyorlar, iyi iş yapıyorlar. Demiş ki ‘’Biz Türk kültüründe hani yeri olan, iyi yaptığımız bir ürün bakırdan tenceredir tavadır neden biz yapmıyoruz?’’  ve bu konuyu ciddiye almış demiş ki bu işi ben üstleneceğim bunun üzerine de öncelikle Gaziantep gibi bazı şehirlere seyahat etmiş orada bazı eğitimler almış. Sanırım 6 ay kadar orada kalarak ustaların yanında eğitim almış. Ardından Suriye’ye gitmiş, Suriye’de gerekli yerlerde bazı işin detaylarını öğrenmiş ve ardından İstanbul’a dönerek Kapalıçarşı’da bir bakır ustası olarak kendi işini yapmaya başlamış. Buradaki önemli konulardan biri en önce: ‘’Aslında biz bu işi çok iyi yapıyoruz neden uluslararası piyasalarda, global piyasalarda kendimizi yeterince tanıtamadık?’’ sorusuyla başlamış ve bunun nasıl yapılması gerektiğini gitmiş yerinde öğrenmiş ve ardından yabancı dil bildiği için de bunu bir şekilde avantaja dönüştürerek bütün ürünlerini global piyasaya satılacak şekilde hazırlamış ve ürünleri baştan sona gerçekten yüksek kaliteli. Ben bilmiyorum başka bir yer var mı gümüşten tencere yapan, tava yapan ve 999 karat saf gümüşten bu işi yapan.

Ahmet Caner: Web sayfasını girerek ürünlere de bakabiliriz Kadir aynı zamanda yani bakır ve gümüş deyince insanların tam gözünde şekillenmedi galiba evet şu an web sayfasında gördüğümüz gibi bayağı üst seviye premium ürünler ortaya çıkmış. Kendi mülakatında anlattığı yani yemek pişirmek için ısıyı kontrol etmek için özellikle bu bakırın ve gümüşün inanılmaz şekilde bir kontrol sağladığından bahsediyor. Aynı zamanda aslında bakır ve gümüş virüs ve bakteriye karşı da oldukça dayanıklı. Hatta bununla ilgili de araştırmalar var. Virüs ve bakteri taşımayan 2 maden olarak anlatılıyor ki şu son dönemde biraz daha hijyene önem verdiğimizi düşünürsek bu konuda da bir avantaj sağlıyor diyebiliriz.

Kadir Köymen: Yani bakır kalaylatma diye bir şey hatırlıyorum ben. Bakırın kalaylatılması ondan sonra kalayın yemeğe karışması, kalay eğer kalmazsa ve direkt bakırın üstünde pişerse bunun aslında tehlikeli olduğu, zehirli olduğuyla ilgili şeyler hatırlıyorum o yüzden, bize en azından Türkiye’de bu öğretildi neden bakır kapta yemek yemememiz gerektiği, çelikte yememiz gerektiği falan filan gibi şeyler öğretildi bunları nasıl aşmışlar merak ediyorum ya da bunlar zaten önemsiz detaylar mıydı burada çünkü sağlık konusunu çok böyle şey yaptım böyle ne yapıyorlar imal ettikleri şeyleri nasıl kalaylatıyorlar…

Ahmet Caner: O tamamen farklı bir şey o kaplamayla ilgili benim hatırladığım bunlar tam döküm. Yani o senin bahsettiğin zaten daha ekonomik yani sanırım evlerde kullandığımız aslında kaplama. O kaplamada da arada senin söylediğin gibi bir fire olursa sıkıntı oluyordu bizim burada bahsettiğimiz tamamen döküm gümüş zaten bu fiyatlar bir cezve 75 dolardan başlıyor ve sanırım 13.000 dolara gidiyor.

Kadir Köymen: Mesela ben burada bir huni görüyorum 37 dolardan. Şurada bir 4500 dolarlık bir şey görüyorum doğru mu bu acaba ya?

Ahmet Caner: Evet yine tencere.

Kadir Köymen: Gümüş tencere ama bu sadece kulpları bakırdan tamamı gümüşten doğru mu görüyorum bilmiyorum da çok ilginç.

Ahmet Caner: Kesinlikle doğru yani şey 13.000 dolara kadar ürünü olduğunu kendi de söylüyor zaten. Videoda da zaten işlem yaparken aslında bir tencere yapar gibi değil de gümüş işler gibi bir titizlik, bir girişimde olması gereken aslında bir problemi çözmek belli bir kitleye hitap etmek ve bir katma değer ekleme konusunda burada tam not alıyor. Ek olarak benim not aldığım şöyle bir şey var: Ekibini tamamen bu işi çok iyi bilenlerden topluyor ki Türk de var Mısırlı da var Suriyeli de var; burada tam video geçiyor he’s the best diyor o dövme işlemini yapan Suriyeli bir arkadaşa sonra polishing yani aşamaları tek tek yapan kişilerin gerçekten bu alanda yıllardır tecrübesi olduğunu düşünüyorum çünkü bu ekibi özellikle toplamış ve zaten hem ekibine hem de yaptığı işe biz bu işin Ferrari’siyiz diyebilecek kadar da özgüvene sahip. Tahmin ediyorum müşterileri arasında hem Rus zenginleri var hem de Arap zengin müşterileri var ki şöyle bir cümle sarf ediyor: Biz bunlardan Arap müşterilerimizin yatlarına set halinde sipariş aldık diyor. Yani 4000 tencere bilmiyorum bir mutfakta set kaç adet ekipmanla kurulur ama herhalde bir kabaca 50-60.000 doları hatta daha fazlasını belki tek seferde bir yatın mutfağına göndermiş olabilirler diye düşünüyorum.

Kadir Köymen: Ya belki erken mi oluyor bu mevzuya girmek ama gerçekten yani şimdi ben orada çok iyi insanları bir araya getirmiş ya, işin ustalarını, onlar da gerçekten canla başla çalışıyorlar. Bunu ne sağlamış? Yaptıkları işin karşılığını almak. İnsanlar yaptığı işin karşılığını alırsa, yani ne bileyim bakırla uğraşırken en çok parayı kazanacağı yerde çalışırsa insanlar bunun peşine giderler insanları böyle toplarsın ama işte en büyük fark şu: Türkiye içerisinde pazarlamak yerine dünyada pazarlamak ve bu sayede çok daha parası olan insanlara ulaşmak yani güçlü müşteriye ulaşmak. Hep aynı konuyu pekiştirmek için söylüyorum burada yine aynı şeyi görüyoruz. Güçlü müşteri nihayet ürünümüze gerçek değerini ödeyebilir. Gerçek değerini ödeyebildiği anda biz de en iyi insaları toplarız, en iyisini gideriz yatırımını yaparız, işi yani kusursuz noktaya öyle getirebiliriz, o yüzden tekrar tekrar burada o görülüyor ihracat yani elimizdeki imkanları güzel şeyleri ihrac ettiğimizde tıkanıklık inanılmaz açılıyor. İç pazardan çıkıp globl pazara açılınca tıkanıklık inanılmaz açılıyor öyle bir araya virgül atmış oldum, buyurun!

Burak Seyman: Yo gayet doğru oldu söyledikleriniz ben de birkaç ekleme yapmak istiyorum bu fiyat skalası bazında aslında neler hani bizim elimizde bulunan şu an yapabileceğimiz neleri şu an hangi fiyatlara satıyorlar. Kadir Abi eğer bulabilirsen shop kategorisinde Subar başlıklı bir bardak var ve 70 dolara satılıyor orada aslında Soy markasının daha böyle elegance bir çalışmasını görebiliyorsunuz. Doğrudan bir su bardağı ama daha fantastik, daha hoş gerçekten suyu böyle keyif alarak içmenizi sağlayabileceğini iddia eden bir ürün geliştiriyorlar ve bunun gibi aslında elimizde bulunan ne varsa artık hepsini aslında nasıl ambalajlarız da farklı bir his oluşturabiliriz bunu düşünebiliriz. Bu bardağın yanında bir de shot bardağı vardı. 1 sayfanın ortasındaymış Leyla ve Mest isminde iki bardak var. Yani hem bizim kültürümüzü temsil ediyor hem de gerçekten basit ancak güçlü bir ürün ve içine girdiğiniz zaman ürünün her zaman size bir kişiselleştirmek imkanı sunuyor. Eğer 2 tane istiyorsanız ona göre 4 tane istiyorsanız ona göre ya da lining kısmında silver veya diğer renkleri seçebiliyorsunuz. Bu alanda da bazı özelleştirmeleri var yani sadece en iyi malzemeyi üretip gerisini bırakmamış. Üstüne bazı eklentiler de var.

Kadir Köymen: İsimler çok güzel, Mest ismi çok güzel, Subar, Leyla bunlar hep Türkçe falan isimler. Altı üstü bir su bardağına da bir hikaye eklemek onun işte gümüş, bakır olması falan insanlar hikaye de istiyorlar her gün cam bardaktan klasik düz bardaktan su içmek istemiyor özellikle zenginlerin böyle ihtiyaçları var ve rahatlıkla 95 dolar da verirler 75 dolar da verirler işte Subar için 70 dolar da verirler mesele değil. Gerçekten zengine çalışmanın hani çok az zengin var çok az zengine ulaşmak da çok zordur onlardan ne kazanabiliriz ki kafası aslında sorgulanması gereken bir kafa aslında önce zengine…

Ahmet Caner: Orada bir ekleme de yapmak istiyorum.

Kadir Köymen: Tabii.

Ahmet Caner: Burada şey var premium bir ürün ve gelir düzeyi yüksek insanlara hitap ediyor ama bir taraftan da ben bu araştırma notlarımda görmüştüm, şefler bu tencere tavaları yemek pişirirken kullanmışlar ve diğer konularda daha geniş bir yelpaze sunuyor. Yani bir aşçıya yemek yaparken o bir araç olduğuna göre hem yanlış hatırlamıyorsam gümüş dereceye kadar dayanım gücü veriyor ve bildiğime kadar gümüş ve bakır en hızlı ısı transferi yapan metaller yani bu şu demek saniyeler belki yemek yaparken belki restoranlarda üst seviye restoranlarda çok hızlı yemek yapmak çok özel yemek yapmak bunu kullanırken de bu mutfak gereçlerinin aslında lüks olmaktan çıkıp çok hızlı cevap veren ve lezzetini de koruyan aslında araçlara da dönüşüyor onun için hem son kullanıcının göz ve elegance ve luxury kısmına hitap ediyor bir taraftan yani öyle bir tüketici kitlesi var ama bir taraftan da şefleri de fethediyor ki bu da aslında B2B’ye giriyor neredeyse o insanlar aracı olarak yani Edelkrone’da sizin aslında B2B’ye hitap ettiğiniz gibi ama aynı zamanda son tüketiciye de hitap ettiğiniz gibi çok farklı yemekseverler de vardır bu işin içinde lezzet odaklı düşünen bireysel kişiler de olabilir, 3-4 farklı kitleye 3-4 farklı motivasyonla bence ulaşıyor.

Kadir Köymen: Çok doğru burada da zaten ana sayfalarında pro cookware diyerek zaten profosyonel yemek yapma araç gereci olarak zaten hemen konumlamayı başarmışlar. Burada da gerçekten B2Bnin gücüne gerçekten girmiş oluyorlar. Ama yine ben su bardağı örneğinden vermiştim ben sadece, su bardağı gerçekten artık keyfekeder bir şey. Ona 70 dolar verirken artık bayağı fantezi yapılıyor. Ama yine de hikayesi varsa ürünün insanlar seve seve onu da alabiliyorlar. Sanıyorum iyi de başarılı oluyordur.

Ahmet Caner: Ben burada aslında şunu da söylemek istiyordum ben bunu gördüm ama mesela farklı illerimizde özellikle Güneydoğu’da bizim bu el sanatlarıyla ilgili hala yaşayan ustalarımız var ama birçoğu da aslında yok oluyor. Burada o kadar güzel bir örnek var ki o tarafta bizi dinleyen arkadaşlar varsa onlara da sesleniyorum: Bizim değerlerimizi alıp bir iş platformunda bir girişimci ruhunda ki bizlerden de destek alarak aslında çok ince ve hassas güzel işler yapan ustalarımızın emeklerine ihracatçı olarak nedir globale bakan İngilizce bilen bizimle beraber hareket eden birileri bunları da düşünerek belki bir Soy gibi 2. 3. 4. marka çıkarır yani bakırdan yapmaz ama ben biliyorum Mardin’in birçok konuda gümüşte ileri gittiği yerler var Urfa’da Antep’te farklı farklı el sanatlarında ilerleyen iller var. Ama burada yine belli bir bilinçte hedefte pazarlama kabiliyetini yüksek tutarak, ihracat kafasını geniş tutarak, buradaki değerlerimizi dünyaya satmamız gerektiğini düşünüyorum.

Kadir Köymen: Burada ben bir yandan chatte de sorular var. Bu soruları dile getirmek istiyorum. Her ne kadar podcast kaydının içinde de olsak çünkü podcasti dinleyen insanları da aynı soruları sorma ihtimali var. İşte ‘’Gümüş kararmaz mı?’’ az önce benim de sorduğum gibi ‘’ Bakır dediğimiz şey kalaylatılmaz mı? ‘’ işte ‘’ Bunları halletmemişler mi? ‘’ gibi sorular geliyor. Aslında otomatikman bunun bir cevabı olduğunu anlamamız lazım. Birisi bunu uluslararası ticarete dökmüşse atıyorum Amerika’ya Almanya’ya sonra onu geri alamaz kalaylatmak için ya da işte karardı diye şeyini yapamaz demek ki onları da çözmüş. Demek ki çözülebiliyormuş, ben de bilmiyorum tam olarak ne olduğunu ama çözüldüğünün farkına varmak…

Ahmet Caner: Burada yine söylediğimiz gibi %100 müşteri memnuniyeti vardır yani bunun haricinde bir şey olamaz.

Kadir Köymen: Tabii.

Burak Seyman: Burada şunu da söyleyebilirim Kadir abi senin söylediğine ek olarak, zaten genellikle yapılan işlerde bir tür sorun oluyor bir tür sıkıntı oluyor. Bazıları bu sorun ve sıkıntıları çözmeyi göze alarak çözerek bunu kendine bir rekabet gücü olarak ediniyor. Markasını buna göre konumluyor. Diğer kişiler ise diğer rakipler, gönüllüler,çalışma yapanlar ise bakıyor bakır piyasasında şöyle zorluklar var biz oraya girmeyelim çünkü biz onu çözemeyiz ama biri çözdüğü zaman o pazarda iyi bir kaliteli bir oyuncu oluyor ki diğerlerinin çözemediği bir sorunu çözmüş.

Kadir Köymen: Çok doğru gerçekten biraz öne geçmek bir dezavantajı göğüslemeyi gerektiriyor, onu göğüslemek için uğraşmak gerekiyor ama zamanla kolaylaşacağını o çözümün farkında olarak bazıları giriyor ve batmadan daha başarılı oluyor, evet.

Ahmet Caner: Kadir bir paylaştığım Forbes dergisinin yazısında zaten…

Kadir Köymen: Forbes dergisinde çıkan yazıya bakalım.

Ahmet Caner: Burada zaten ortalarda daha çok, burada bizim arkadaşlarımızın soruları şöyle yani buraların geçilmiş olması lazım. İhracata çıkan birinin zaten ürünle ilgili hiçbir şekilde sorunu olmaması gerekiyor.

Kadir Köymen: Ben bulamadım.

Ahmet Caner: Biraz daha aşağıda.

Burak Seyman: Biraz daha aşağıda.

Kadir Köymen: Evet.

Ahmet Caner: Burada demek istediğim bu firma tahminim 3-4 yıllık ve Forbes dergisinde markasını anlattırmayı yani Forbes dergisine konu olmayı Forbes dergisinde yer almayı beceriyor ve uçakta giderken veya herhangi bir yerde bu makaleyi Forbes dergisinde okusanız Türkiye’den böyle bir işletmeden haberiniz olsa onay bir beklenti oluşturursunuz ve bu yapılan ürünlerde benim gördüğüm kadarıyla ömür boyu garanti veriliyoru burada recover dahil zaten bu işin doğasında da bu vardır yani bizim tabii ki çok konuda birçok şeyi tekrar etmemiz mümkün değil, bizi dinleyenler aslında bölümleri izledikçe ihracatla ilgili dünyada globalde iş yapmayla ilgili tüm notları toplayarak geliyorlar. O yüzden muhtemelen bizim verdiğimiz örnekler bu çıtalardan geçmiş ve bu yetkinliğe sahip olmuş örneklerdir. Onun için bence buraları geçip aslında başarının arkasında neler var, biz bu başarıyı devam ettirip hangi fırsatlar adına hareket edebiliriz bunlara bakmak lazım. Bir bu bizim topraklarımızda yine güçlü olduğumuz bir konudur. 2) Evet birkaç tane segmente hem lüks segmente hem aşçıların alet edavet dediğimiz kullanımına bireysel destek dışında koşan kişilere hitap ediyor ve hijyen konusunda da bu iki maden diğer bütün madenlere göre en güçlü tooldur yani hijyene önem verenler de aslında bakır ve gümüş kullanabilirler. Topladığımızda bu ürünün talep edilmesi ve sunulması açısından büyüme açısından demek istiyorum bir sıkıntı yok gayet doğru yerde kullanılmış doğru bir problei çözmüş premium bir ürün yapıyor. Bakırı ne shot bardağı olarak ne başka malzeme olarak ben görmedim yani benim bildiğim bakır bir tencere bir de cezve olur yani açıkçası. Burada tasarım var üzerine marka var birçok şey üst üste konmuş ve böyle bir başarı elde edilmiş.

Burak Seyman: Hikaye de var.

Kadir Köymen: Ya bunu ciddiye almış birisi yani Emir Ali Enç gerçekten de bu işi yapmayı çok iyi ben şu anda mesela şu Forbes dergisindeki yazıyı okuyorum öyle anahtar kelimeler seçilmiş ki ne yaptığını bilen insanların hem analitik zekasına hem duygusal zekasına hitap eden cümleler var arka arkaya yani mesela yine şurada bir ‘’The company offers a lifetime warranty” ömür boyu garanti veriyor şirket hemen arkasında yani ömür boyu garanti analitik zekamıza hitap ederken hemen yanına koyduğu cümle ‘’Nesiller boyunca bu kap kacakları ailenizin nesilden nesile bıraktığı bir mirası olarak kullanabileceksiniz’’ diyor bir yandan da duygusal tarafa aynı anda yaşam yani lifetime ömür boyu garantinin ne anlama geldiğini ve aile içi bağlar, çocuklar, torunlar, işte bir hatıra bırakmak falan gibi çok başka yerlere de bağlıyor.

Ahmet Caner: Aslında seri numarası var, Kadir çok özür dilerim böldüm, seri numarası var ve şuraya bence tam vurgu yapılıyor: Biliyorsunuz Fransa’da Avrupa’da veya Çin’in porselenleri de böyle limitli editionlar çıkarır yani sanki bu bir tencere değil de atıyorum bu seriden çıkarıldı ve sen bunu daha sonraki nesillere miras olarak bırakırsın evet altta böyle de bir vurgu var ve her tencerenin seri numarasıyla hareket ettiğini gösteriyor. Bence zaten şöyle bütün satılan tencereler kime gittiği kim tarafından kullanıldığı hepsi onların kaydında var.

Kadir Köymen: Evet. Öte yandan işte burada güzel olduğu kadar aynı cümle içerisinde kullanmış, ‘’ Güzel olduğu kadar ısıyı da çelikten 157 kat daha hızlı transfer eder’’ diyor bakır. Yani analitik ve duygusal çok güzel işini çözmüş. O yüzden öğrenecek çok şey var neler neler var diye insanı düşündürtüyor böyle bizim unuttuğumuz ama aslında içinde servet yatan neler neler var diye düşündürtüyor. Konu biraz ‘’Bunu yapacağım’’ kararını vermek , ‘’Ben buna dalıyorum ve ben bunu ayağa kaldıracağım’’ kararını vermek. Özellikle geleneksel şeyler eski şeyler işte tavalar eskiyse bakır eskiyse bir faydası var ki kullanılmış. O fayda neydi geri hatırlayıp bunu yeni dilde pazarlamayı öğrenmek. Gerçekten burada yapılan şey bu yani. Bu arada gümüş de gerçekten antibakteriyel olayı çok ilginç mesela gümüşün de ben gümüş katkılı kumaştan yapılan yastık kılıfları duymuştum böyle ce antibakteriyel oluyor. Rahat rahat uyuyabiliyorsunuz. Çok fazla yıkamasanız bile mikroplar barınamıyor falan diye yastık kılıfları görmüştüm böyle gümüşten. Dediğim gibi bunları çok iyi istifade ederek kullanmışlar. Buradan nereye gidelim başka linkler vardı açabilirim. Ya da…

Ahmet Caner: Burada aslında şöyle bir şey var mesela organik yemenin hani organik yiyeceklere olan talebin artması, geçen bölümlerde Instant Pot’ta bahsettiğimiz fast food yerini daha sağlıklı yiyeceklere talebin artması, bir yandan şöyle bir pazarı da işaret ediyor. İnsanlar daha orijinal sandıkları sağlıklı düşündükleri ürünlere doğru yöneliyorlar. Buradan da bu pazardan da bir pay alıyor bence. Dolayısıyla evet ileri yüksek insanlar belki de en sağlıklı en hijyenik, lüks görünümün yanında bu tarz faydaları da barındırdığı için talebi devam ediyor.

Kadir Köymen: Burada tabii şu sorular olabilir burada bu girişimci örneğinde zaten globalle muazzam bir bağlantısı var yurtdışında birçok ülkede bulunmuş yabancı dile muhteşem dolayısıyla zaten ihracata başlaması müşteri bulması bakımından pek çoğunun sahip olamadığı avantajlara sahip. Burada o tarz bir kaygı söz konusu olabilir yine hani yani burada tamam bakırı biliyor ama aynı zamanda yabancıyla da çok yakınmış burada belki biz ne yapabiliriz gibi sorular oluşabilir. Hani bunu tekrar tekrar cevaplıyor gibi oluyoruz ama ben yine burada buna ne diyebiliriz diye sormak istiyorum.

Ahmet Caner: İsterseniz şöyle yapalım yani bölümde biz aşama aşama gelişimimizi ve bunun püf noktalarını anlattık, oluşturduğu fırsatlardan bahsettik, yine topraklarımızda geliştirilebilecek bir iş olduğunu söyledik.

Burak Seyman: Benim de ekleyeceğim bir şey yok. Dinlediğiniz için teşekkürler. Sonraki haftalarda görüşmek üzere.