1. 1001 İş
  2. Podcast
  3. S01.E01 – Kadın Girişimci Şerife Altındal’ın Dünyaya Yılbaşı Süsleri İhracatı Yapan Girişimi
1001 İş Podcast - Kadın Girişimci Şerife Altındal’ın Dünyaya Yılbaşı Süsleri İhracatı Yapan Girişimi

BÖLÜM ÖZETİ

1001 İş podcast serisinin ilk bölümünde, ormanda bulunan atıl ürünleri sanatçı yeteneği ile bir araya getirerek Avupalıların kapılarını süsleyen kadın girişimci Şerife Altındal’ı ve ihracat başarısını inceledik.

 

BÖLÜM KAYNAKLARI

 

BÖLÜM KONUŞMALARI

Burak Seyman: Selamlar ben Burak. Bugün Ahmet Bey bize yeni bir iş modelinden bahsedecek.

Ahmet Caner: Merhabalar Ahmet Caner ben. Bu hafta 1001 İş’te biraz böyle farklı bulduğumuz bir işle başlıyoruz. Antalya’dan yaklaşık 25 ülkeye ihracat yapan bir bayan girişimci. Şerife Hanım çelenk üretimiyle yaklaşık 100 kişiyi istihdam ediyor ve ihracat yapıyor.

Burak Seyman: Aslında 100 kişiyi istihdam etmesinden önemli olan yaptığı ihracat hacmi. Onu da Ahmet Bey biliyor.

Ahmet Caner: Burada milyon dolara yakın bir ihracat yapılıyor. Toplamda çelenk üretiminin Türkiye’den geçen seneki ihracatı 10 milyon dolar. Çelenk, kapı süsü ve bu tarz bitkisel ürünler aslında süs bitkilerinin altında bir kalem sadece. Süs bitkileri içinde canlı çiçek, kurutulmuş çiçek de var ama biz bu hafta önemli olan Şerife Hanım’ın Antalya’da özellikle ham maddesini kolayca bulabildiği, iş gücünü de kolayca temin edebildiği bir ürünü yapıp Türkiye’de son yıllarda talebi olan, aslında beş altı sene öncesine kadar çok da talebi olmayan dekoratif çelenk ürünlerinden ve onun iş modelinden bahsedeceğiz.

Kadir Köymen: Ve yılda o zaman 1 milyon, Türkiye’nin yılda yaptığı çelenk ihracatının tek başına %10’unu yapıyor gibi bir şey mi oldu ben, sayılar…

Ahmet Caner: Ben şimdi istatistiksel olarak bir şey söylemek istemiyorum ama sadece şunu söylemek istiyorum: Çelenk ihracatı, kendi başına dekoratif çelenk ihracatı geçen sene 10 milyon dolar yapmış. Bizim diğer süs bitkileri bundan çok daha fazla. Burada bizim 1001 İş’te özellikle vurgulamak istediğimiz şey aslında kişilerin kendi ekonomik özgürlüklerini sağlayabilecekleri daha butik ve mikro seviyedeki işleri başlatıp bunu ihracatla taçlandırarak bayağı bir mikrodan yukarı doğru çıkabilecekleri, kazanabilecekleri iş fikirlerini tartışacağız, konuşacağız bu bayağı özel bir model oluyor.

Burak Seyman: Burada tabii kastımız hani çelenk derken, hani düğünlere gönderilen çelenklerden bahsetmiyoruz da kapılara takılan çelenklerden bahsediyoruz.

Kadir Köymen: Evet Noelde falan kapılara asılan süsler özellikle batıda Avrupa’da ve Amerika’da çok yaygınca tüketilen bir şey ve genelde plastik gitgide hani bitki olduğu için işin içinde plastikten yapılan Çin’den genelde dolayısı ile üretilen bir şey olurken burada Türkiye bir şekilde bunu hakiki ottan,çöpten yaparak piyasaya girmiş gibi görünüyor.

Ahmet Caner: Evet orada aslında orman atıkları diye bu ham maddeyi Kadir bir de zaten son dönemde katıldın mı bilmiyorum ama yani temel olarak kozalaklar ağaç kabukları dağ çilekleri ve diğer kaba tabirle o çöpten yapılıyor ama özellikle son dönemde çeşitli yerlerde böyle atölyeler oluyor hiç katılma fırsatın oldu mu bilmiyorum.

Kadir Köymen: Bu kişisel gelişim atölyeleri.

Ahmet Caner: Kesinlikle.

Kadir Köymen: Kurs şeyleri evet anladım ne demek istediğini.

Ahmet Caner: Burada benim gördüğüm son 2-3 senedir bu atölyelerde de mesela bu tarz kapı çelenklerinin yapıldığı ki bunu yeni bir bebek doğduğunda da yapabiliyorlar, yılbaşında yapıyorlar, kutlamalarda yapıyorlar ama esas olarak Hristiyanların yoğun olarak tükettiği dönem Noel dönemi ve burada bir aşırı talep oluşuyor. Hazırlıklar ağustos ayından başlıyor yani o özellikle aralık ayında çok büyük sevkiyatlar oluyor dolayısıyla aslında ciddi de bir operasyon yükü var arkada.

Kadir Köymen: Biraz zor bir iş bu yani hakikaten para kazanmak için bir dönem hücum oluyor ve o dönem stok yetiştirmek için çok çok erkenden planlama yapmayı gerektiriyor.Bu hakikaten buna rağmen başarılı olması müthiş bir şey. Peki acaba nasıl başlamış birden konuyu başka bir yere savuruyorum gibi oluyor ama her şeyin başlangıcı çok önemli çok kritik. Hikaye nereden başlıyor bu 100 kişiye, illa ki 1 kişiyle başladı, o 1 kişi nasıl başlıyor bu işe acaba? 

Ahmet Caner: Şerife Hanım yaklaşık 19 sene önce bir Alman arkadaşıyla beraber bir Alman arkadaşından nasıl yapıldığını öğreniyor bu kişisel olarak evde de yapılan bir ürün hatta birazdan o tarafa da geleceğiz özellikle internetin Pinterest’in Instagram’ın yaygınlaşmasından sonra son birkaç senedir bunda da bir moda,trend,dizayn tarzı gelişmeler oluyor ve sadece sen bu malzemeleri bir araya getirerek bir şey yapmıyorsun mesela bu yıl lavanta yılı veya seneye. 

Burak Seyman: Renkler değişiyor.

Ahmet Caner: Başka renkler, başka çiçekler popüler oluyor yani böyle bir talep oluyor tabii daha çok herhalde bayanların radarına giren bir konudur dekoratif kısmını konuşuyorum ve tahmin ediyorum her sene yeni bir trende doğru gidiyor ama ayrıyetten sen de üretici olarak yepyeni bir şey koyabilirsin çünkü hem customize tarafı var bir de seri üretim tarafı var bunun bir çok örneği de Etsy’de Pinteres’te ki bu işi tüketenler yurtdışı dahil o dizayn tasarımcıları diyeyim yani tasarımcıları designerları veya bu işi yapanları takip ediyor aslında ve ona göre talepte bulunuyor.Yani fiyat olarak da ben çok ilgi alanıma girmediği için çok takılmamıştım fakat o kadar da ekonomik değil de yani açıkçası fiyatlar da fena değil çünkü iyi de fiyata satılıyor.

Burak Seyman: Orada Şerife Hanım bu işi yani nasıl çelenk yapılır konusunu Antalya’da bir Alman kadından öğrenmiş yani 19-20 senedir bu işi yapıyor.Biraz önce Kadir Abinin sorduğu o stok konusu, yani bu yoğun sezona nasıl hazırlanıyorlar buradaki işi nasıl yapabildiler konusunda 19-20 senelik tecrübeleri var.

Burak Seyman: Aynı zamanda şöyle bir durum var: Alman kadınlar bizim Türkiye’de bahsettiğimiz ormanlarda hani çöp olarak temizlenen belediyenin kendi temizlediği ürünleri aslında işçileriyle temizleyip belediyenin işlerini azaltıp onlara yardımcı olup hem de bu çalı çırpıyı dediğiniz gibi katma değerli bir ürüne dönüşüyor.Orada böyle bir dönüşüm vara aslında.

Kadir Köymen: Muazzam

Ahmet Caner: Kesinlikle.Aslında bizim 1001 işte yapmak istediğimiz ve bunu sürekli tekrarlamak istiyoruz. Minimum sermaye üzerine biraz akıl biraz ilgi biraz intelligience koyarak aslında önce kendini geçindirecek sonra aileni geçindirecek sonra bunu büyüterek gerçek bir işe dönüştürebileceğimiz işleri incelemek.

Kadir Köymen: İnsanlar şey diyebiliyor ama tamam o kapılmış.Yani çalı çırpıdan süs yapıp bunu ihrac etmek kapılmış.Yani bu benim yapabileceğim bir şey değil benim aslında yapamayacağım bir şey çünkü kapılmış.Bu kaygıyı söyleyenlere cevabın ne olurdu yani mantıklı mı bu kaygı yoksa burada daha ekmek var mı kazanılacak para var mı bu işte?

Burak Seyman: Burada aslında bu konuyu incelememizin asıl amacı bakın bu iş kar getiriyormuş bu işte çok güzel bir iş modeli var hep beraber bu işi yapalım demek değil.Daha çok bu iş modelini soyut olarak değerlendirip etrafınıza farklı bir gözle bakmanızı istiyoruz.Yani burada Şerife Hanımın yaptığı Alman arkadaşından öğrendiği yöntemi iyileştirip üzerine koyarak, işte Antalya’da çokça bulunan dağ çiçeği,mersin dalları gibi birçok ham maddeyi farklı türlerde kombine aslında kendi akımını oluşturmuş.Yani söylenene göre Turkish wreath adı altında yepyeni bir akım başlatmış yani bu talep edilir olmuş.Çünkü Şerife Hanım üstüne koyarak devam etmiş.

Kadir Köymen: Evet. Ve burada da dinleyiciler kendileri kendi çevrelerinden yani bu hikayeden ilham alarak kendi çevrelerini yansıtsınlar belki beklenmedik sıra dışı kendi akımlarını bulurlar. İleriki bölümlerde tartışacağımız birkaç iş fikrini bildiğim için çok da heyecanlıyım diğer bölümleri kaçırmayın muhakkak sevgili dinleyiciler.Sevgili Ahmet’in buna benzer yani aslında çok kıymetsiz gördüğümüz şeylerden daha da para kazanılabileceği ile ilgili daha pek çok örneği olacak.

Ahmet Caner: Şimdi burada cevabım ne olur soruya tekrar dönelim yani bu iş kapılmış, birçok sektörde birçok işi birden fazla yapan kişi var. Biri diğerinden neden daha fazla ihracat yapıyor, biri diğerinden niye daha fazla kazanıyorsa onda mutlak suretle farklılıklar olacaktır. Ama burada esas püf noktası diyelim yani, bu işin ilerlemesini sağlayacak püf noktası bütün bu malzemeyi topladıktan sonra bu trendi yakalamak yani müşteriye yakınlaşmak hatta en başta senin çokça bahsettiğin belki kitleyle iletişim kurma yani burada sadece bitki,çelenk satılmıyor belki altında bir tema var. Bunları ben çok çok detaylandırıp işin alt kırılımlarını gidemeyeceğim ama şöyle söyleyeyim: Bir tanesi bir tasarımcı mesela kendince bir tema işliyor sürekli o temayla ilgili bağ kuran tüm dünyadan bahsediyoruz aslında yani burada alıcı olarak ihracat anlamında özellikle maliyet-fiyat arasında bu operasyonu kaldıracak bir fark ortaya çıkıyor. Dolayısıyla herkes kendi tarzını intelligience dediğim yani o püf noktayı koydukça bunun üzerine çalıştıkça geçerli bir iş modeli olarak görüyorum ben.

Kadir Köymen: Peki, ben de şöyle bütün bu işteki başarıyı parçalayıp analiz ettiğimde genel evrensel hepimizin buradan çıkaracağı dersler bakımından, ilham bakımından, nasıl feyz alabiliriz dediğimde burada en güçlü şeyler bir kere yurtdışında yaşayan insanların ihtiyaçlarından haberdar olmak gibi bir önemli detay görüyorum yani Türkiye’de tüketilmeyen genelde yani Türkiye’de kapı çelengi tüketimi yok ama dünyada var bunu fark etmek burada ciddi bir kırılma yaratmış. Türkiye’de ucuz iş gücü zaten ham madde ucuz ama bunlar işte ne yazık ki ancak ve ancak yurtdışındaki insanın ihtiyaçlarını görebildiğimiz takdirde bir potansiyel ve bir anlam ifade ediyor.

Ahmet Caner: Yani Antalya bölgesinde bu ürünü tasarlarken kullanılan bitkilerin çeşitliliği, ürünü geliştirirken de sana bir artı değer sağlıyor.Yani bundan şimdi şöyle düşünmek lazım. 19 yıl dedik yani 19 yıl önce dönüp bu ürünün yapıldığını ve internette o zaman sanırım Instagram tabii ki yok. Diğer bütün kolların olmadığını düşünürsek bize şu an kolay geldi yani internette girip bütün modellere bakıp buradaki knowhow zaten 10 yılda birikiyor belki de ve karşı tarafta belli bir marka algısı oluşuyor bir kitle oluşuyor.Benim tahmimim bu iş modeli sebebiyle yıllık fazla bir ön sipariş kesinlikle oluyordur çünkü hazırlık gerekiyor. Hem b2bde yani Avrupa’da muhtemelen lojistik olarak yakın olduğumuz için de distribütör ve bayağı bir ön sipariş bir de münferiden küçük satışların mikro ihracat kapsamında yapıldığını düşünüyorum.

Kadir Köymen: Şey konusu merak uyandırıyor yani para kazanma kısmı. Yani mesela maliyetleri tabii ki ucuz ama satış rakamları ne kadar yüksek ki mesela bir çelenk kaç dolara satılıyor ki? Çünkü mesela kargo denen bir konu var ve ihracatı en çok yoran şeylerden bir tanesi bu. Bu kalem gümrüktür,  kargodur siz yani bire bir kazanırken yolda bütün bu ekstra maliyetlerden dolayı müşteriye bu iki liraya mal olmaya başlayabiliyor eğer ürününüz düşük rakkamlı bir şeyse. Çelenkler de o gruba giriyor sanki. Burada o şeyi nasıl aşabilmişler? Kargonun gümrüğün altında yok olmadan ürünlerini hala piyasaya ulaştırabilmişler? Mesela oranın yerlisiyle nasıl rekabet etmişler?

Ahmet Caner: Şöyle burada tabii maliyet kalemlerinden bir tanesi ham madde ikincisi de işçilik.Avrupa’da tabii bir işçinin hızı da katmak lazım.Bütün bunları bir araya koyduğumuzda çok rahat bir maliyet avantajı sağladığını.Alternatif olarak aslında Çin’i söyleyebilirsin.Bu kadar ucuz iş gücü olan yerde neden rekabet olmuyor diye. Sen bir kere tasarımla öne geçiyorsun. Ama diğer faktör de buradan çıkan bir tır paket 3 günde yerine ulaşıyordu hatta hava kargoyla daha bile kısa sürüyor.Çin’den de bir nakliye avantajı var yani süre olarak.Lojistik olarak da bizim e ihracatta Burak da ekleme yapar muhtemelen Sefamerve gibi Modanisa gibi bireysel olarak tüm dünyaya e-ihracatçı girişimcilerimiz var.Bunlar çok çok yukarı seviyede ciro yapıyorlar.Kargo firmaları da yani bu yıllık bazlı anlaşmalarda sen de zaten dışarıda euro dolar satıyorsun; euro dolar bazında uygun fiyatlar veriyorlar zaten parça başına.

Kadir Köymen: Evet.

Burak Seyman: Burada zannımca şöyle oluyordur yani hem boyutu büyük hem de ağır bir ürün bundan dolayı ya buradan örneğin Avrupa’ya muhtemelen kamyonlarla tek seferde gönderiliyor 1000 tane 10000 tane 50000 tane artık er neyse.

Kadir Köymen: Orada dağıtılıyor.

Burak Seyman: Orada yerelde distribütörler aracılığıyla muhtemelen dağıtılıyor.

Kadir Köymen: Bu da kargo konusunda maliyetleri şey yapıyor.Bu hakikaten Çinle rekabet söz konusu olduğunda şeyi çok merak ettim: Çin’deki işte plastikten olsun,işte çok ucuz üretilmiş kalitesiz de olsa işte ucuz olan işte bu fiyatlarla kıyaslandığı zaman kendisini nasıl konumlamış acaba yani şey gibi daha premium bir konum mu yaratmaya çalışmış kendisine daha böyle elit daha böyle handmade elle yapılması falan gibi çok çok yukarılara çıkan birtakım ürünleri seçenekleri falan sunmuş mu? Orada hangi kitleyi ele geçirmeye çalışmış? Nasıl konumlamış kendisini bununla ilgili bir ipucumuz var mı acaba? 

Ahmet Caner: Şöyle yani burada asıl konu plastik çok rekabet unsuru değil burada zaten insanlar burada belli bir inancı yerine getirmek için veya vefat eden birine saygı göstermek için bu ürünü alıyorlar.Yani premium demek doğru mu bilmiyorum ama benim eşim de aldı bir defa bir defa da kendi yaptı bu işin usulü bu yani dekoratif olarak plastiği görmek istemiyor insanlar zaten onu hani doğal bitkiyi görmek istiyorlar.Bunun iç motivasyonu zaten. Bitki almak yani bir yer.Onu hissetmek falan gibi.

Kadir Köymen: Şey bakımında hani bizde ilk refleks bir şeyde başarılı olmanın yolu en iyi fiyatla çıkarabilmek ya.Onu özellikle ama ısrarla ve sıklıkla etrafımda tam tersi hikayelerle görüyorum yani en ucuzunu vermediği halde başaran yani iyisine odaklandığı kalitelisine odaklandığı için başaran çok örnek var. Bir de işte android işletim sistemi Google Play üzerinden dönen trafiğe bakılıyor kaç insan kullanıyor muazzam yani App Store’un belki de 5 katı insan android işletim sistemi üzerinden Google Play üzerinden Google Play üzerinden bir ekonomi çeviriyor.Sayı 5 katı ama çevirdiği ekonomi Apple’ınkine yetişemiyebiliyor. Yani her şeyin en ucuzu en iyi ekonomiyi çevirebilecek en başarılı olacak diye bir şey yok ya bizdeki ihracatçılar da teker teker hikayelerinde kendilerini ucuza mı konumlamaya çalışıyorlar yoksa iyisine mi? Yani fiyatın biraz yüksek olması pahasına iyisine mi konumlamaya çalışıyorlar? Çünkü kendi adıma Edelkrone olarak biz ucuzuna gitmedik yani biz iyisine gittik falan.Orada bir şey var: Etrafımda birçok başka şirkette de iyisine gidenlerin sonunda son gülen iyi güler iyi durumda olduklarını görüyorum.O yüzden bu şey de ondan farklı değildir yani eğer bahis hakkım olsaydı fiyatlarını açıp baksaydık piyasanın belki de hiç altında kalmayan rakamlar görürdük diye öyle içimden bir his geldi.

Ahmet Caner: Burada ben kendi yorumlarımı söyledim ama Şerife Hanım’ın da bir araştırmalarında okumalarında gördüğüm bir demeci var.Kendi söyleşide şunu söylüyor tasarım açısından zaten modayı takip ediyoruz ama bitki örtüsü çok zengin olduğu için ilk defa kullandığımız malzemeler oldu mesela. Burada öne çıkmaya başlıyor yani ne bileyim, kestane kabuğu kullanıyor hiç kullanmamış mesela. Veya başka bir ürünü kullanıyor, bunların hepsi ormandan toplanıyor anlatabiliyor muyum? Bir açıdan bakarsanız aslında her bölgenin kendi bitkisinin farklı olduğunu düşünebiliriz üzerine de tasarımı koyuyoruz.

Burak Seyman: Aynen söylediğiniz gibi farklılaştırmayla beraber yine Şerife Hanım’ın kendisinin bizzat söylediği sürekli biz en yeniyi önder-lider olarak yapmaya çalışıyoruz, inovasyon yapmaya çalışıyoruz diyor. Hem tasarımlarda yeni şekiller,görseller ifade etmek hem de yeni ürünler kullanmak en büyük farklılaştırma ve bundan dolayı değer kazanma,değer satma çabası.

Ahmet Caner: Ben şöyle bir ekleme yapmak istiyorum bölümün de sonuna doğru geliyoruz.1001 İş’te asıl hedefimiz şu:Bence ilerleyen bölümlerde inceleyeceğimiz iş fikirleri yani bunların hepsi gerçek iş fikirleri demeyi tercih ediyoruz çoğunun testi yani MVPsi diyelim çok büyük maliyetler barındırmıyor. Yani aslında işin olup olmadığını küçük sermayelerle bunun ölçeğindeki küçük sermayeleri deneyebiliriz.O yüzden senin o kadar yani pazar araştırması için kafa bu kadar yormanıza bu kadar gerek yok. Aslında 1001 İş’te işleyeceğimiz modellerin birçoğu da start up mantığıyla önce ürünü çıkar,sonra pazara çık ve test et devam et. Yani kurumsal bir yapıdan,stratejiden,SWOT analizinden yani bunlardan bahsetmiyoruz. Mikro işler, bir farklılığı var, hemen küçük sermayelerle hayata geçirilebilir,pazara sunulur ve test edilir.

Kadir Köymen: Burada da bu girişim o tarz mı? Mesela ilk parayı kazanması kendi kendine kazanmaya başlaması ilk girişimin üzerinden acaba ne kadar sürmüş? Şimdi 10 yıllarını tamamlamışlar yani değil mi ben yanlış mı biliyorum?

Burak Seyman: 20 senedir bu işi yapıyorlar.

Kadir Köymen: 20 seneyi tamamlamışlar! 

Burak Seyman: Ondan öncesi de var aslında, ben de okuduğumda gördüm. Şerife Hanım’ın ve ailesinin daha önce mısır cipsi üretim şirketleri varmış ve Göller Bölgesi’nde lider konumdalarmış.

Kadir Köymen: O yüzden operasyonu biliyor en azından tam bu işi bilmese bile. 

Burak Seyman: Evet,evet, iç pazarda varlıklarını sürdürüyorlarmış. 2001 krizi ile beraber ekonomik bunalım onları çok etkilediği için artık mecburen e ihracata yönelmişler.

Kadir Köymen: İhracat çözmüş.

Burak Seyman: Biraz önce söylediğiniz yurtdışı müşterisinden haberdar olma konusu da aslında bununla ilintili. İhracatı hedeflediğiniz zaman yurtdışına baktığınız zaman zaten siz müşterinizin ihtiyaçlarını görmeye onu anlamaya başlıyorsunuz.Yani en başta kafanızda bir ihracat hevesi ihracat hedefi olursa sizin bakışlarınız,okumalarınız,duyduklarınız bile artık oraya doğru meyil ediyor oraya doğru yöneliyor.

Kadir Köymen: Doğru algıda seçicilik başlıyor.

Ahmet Caner: Yani püf noktası açısından burada talebin görülmesi, mevcut bir tecrübenin olması, bulunduğu alanda hammaddenin ve işçiliğin uygun maliyetli olması hepsi bir araya gelince güzel bir hikaye ortaya çıkmış.Ama yine de ben şunu özellikle ısrarla vurgulamak istiyorum:Bunu şu anda Instagram’da kendi halinde,evde,butik halde yapan girişimcilerimiz de var. Onlar da kendi tarzlarında belirli bir oranda satış yapıyorlar.Bununla gelir elde ediyorlar. Buradan bu butik halden bizim yani gerçek bir kaldıraçlı bir işe dönüşmesi tabii ki belirli bir tecrübe ve yönetim kabiliyetiyle olacak şeyler. Bizim 1001 İş’te bu söylediğimiz küçük paketlerin denenmesi,yapılması,analiz edilmesi ve bununla ilgili süreçleri anlatmamız daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum.Tabii buradaki örnek küçükle başlamış,bir tecrübe ve birçok faktör bir araya gelmiş ve sonra da koskoca bir ihracatçı doğmuş. Bizim de istediğimiz şey şu: Küçük başlasın, bu 1001 İş’lerden bahsedelim, sonra içlerinden bazıları Şerife Hanım gibi böyle büyük bir ihracatçı olsun, biz de bunları anlatalım.

Burak Seyman: Bu arada başından beri Şerife Hanım dedik de hiç ismini söylemedik Şerife Altındal Türkiye’deki ilk 55 kadın ihracatçı arasında ve aynı zamanda Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde Kadınlar Konseyi kurucu üyesi olarak görev yapmış,görev yapıyor. 

Kadir Köymen: Son derece tecrübeli ve gerçekten konusuna hakim birisi.

Ahmet Caner: Bu vesileyle de kadın girişimcilerimize ilham kaynağı oluyordur tabii.

Kadir Köymen: O halde galiba ilk bölümü bir şekilde kapattık, tamamladık yani. 1001 İş adı üstünde, bundan sonra 1001 bölüm devam edecek bir podcast. Sözü Burak’a veriyoruz o bizim çıkışımızı yapıyor.

Burak Seyman: Evet ilk bölüm güzel bir deneyim oldu. Ahmet Bey ve benim için de ilk podcast deneyimi bu. Bundan sonraki bölümler daha akıcı daha eğlenceli daha bilgi dolu geçecek umuyorum. Dinlediğiniz için teşekkürler, selamlar,sevgiler.

Kadir Köymen: Görüşmek üzere.

Ahmet Caner: Görüşmek üzere.