BÖLÜM ÖZETİ
BÖLÜM KAYNAKLARI
- Hizmet İhracatçıları Birliği Web Sitesi
- Hizmet İhracatçıları Birliği Tanıtım Videosu
- Deneyim Turizmi Örnek Web Sitesi-1
- Deneyim Turizmi Örnek Web Sitesi-2
BÖLÜM KONUŞMALARI
Burak Seyman: 1001 İş’in 10. bölümüne hoşgeldiniz. Ben Burak Seyman. Bu bölümde İtalyan bir şefin makarna atölyesini dijital bir kursla ürünleştirerek nasıl sattığını inceleyeceğiz. Detayları konuşmak üzere sözü Ahmet Bey’e bırakıyorum.
Ahmet Caner: Evet bu hafta aslında ihracatın dışında farklı bir kavramı incelemek istiyoruz yani burada örneğini vereceğiz.
Kadir Köymen: Linki bu arada ayarlayalım.
Ahmet Caner: Hizmet ihracatının ne olduğunu izleyicilerimize aslında anlatmaya çalışacağız. Hizmet ihracatı kavramı son dönemde daha da gelişen bir kavram. Kadir istersen videoyu izleyelim.
Kadir Köymen: Bir saniye rica ediyorum. Evet şimdi geldi:
‘’Dünyanın dört bir yanına her gün yüzlerce ürün ihrac edebiliyoruz. Peki ya tarih? Kültür? Bir duygu, bir gülümseme ya da bir renk ihrac edilebilir mi? Mesela Türkiye’de çekilen diziler dünyada rating rekorları kırıyor ve duygu ihrac ediyoruz. Yazılımcıların geliştirdiği uygulamalarla zeka ihrac ediyoruz. Dünya’da Türk doktorlarını ve hastanelerini tercih eden insan sayısı artıyor, iyi bir yaşam ihrac ediyoruz. Turizmde dünya lideri ülkelerle yarışıyor, kültür ihrac ediyoruz. Türk mutfağı dünya mutfakları içindeki haklı konumuna ulaşıyor, lezzet ihrac ediyoruz. Üniversitelerimiz uluslararası öğrenciler tarafından en çok tercih edilenler arasında yer alıyor, bilim ihrac ediyoruz. Liman işletmeciliğinde asırlara dayanan ülkemiz şimdi daha büyük kazançlara demir atıyor, güven ihrac ediyoruz. Eşsiz konumumuz ve güçlü insan kaynağımızla lojistik sektöründe rekorlar kırıyor, pro. Uluslararası alanda kazandırdığımız mimari eserler ayakta alkışlanıyor, ustalık ihrac ediyoruz. Dünyada en çok noktaya ulaşan havayollarımızla konukseverlik ihrac ediyoruz. Bankacılık ve sigortacılıkta ülkemizi temsil eden kurumlarımızla değer ihrac ediyoruz. Başarılarıyla dünyada ses getiren sektörlerimiz, genç ve yetenekli insan kaynağımız, değerli markalarımız devletimizin ve milletimizin de katkılarıyla çok daha büyük başarılara imza atabilir güçlü bir gelecek inşa edebiliriz. Hizmet ihracatı, geleceğimiz.’’
- Hizmet İhracatçıları Birliği
Kadir Köymen: Evet bu video kaç izlenmiş diye insan hemen merak ediyor. Merak edenler hiç beklemden ben cevabı vereyim: Bu video 60 defa izlenmiş.
Burak Seyman: Ha ha ha.
Ahmet Caner: Orada 2 abone var da bir tanesi Hizmet İhracatçıları Birliği’nin kendisi ikincisi de benim galiba.
Kadir Köymen: Biz de Daire 101 olarak hemen abone olalım. Ben de şimdi abone oldum, 3e çıkar birazdan. İnanılmaz bir videoydu güzel bir başlangıç oldu.
Ahmet Caner: Şimdi bu videoda aslında çok hoş bir şekilde genel olarak hizmet ihracatı anlatılmış. Hizmet ihracatının alt başlıklarına da birazdan gireriz. Sen ne hissettin bunu izleyince merak ettim.
Kadir Köymen: Yani ihracatın 1001 yolu olduğunu türlü türlü şekillerde hatırlatıyor. Tabii bu da yeterli değil bu videoda da yeteri kadar anlatılmıyor. O kadar fazla alt çeşidi var ki hepimizin tek tek duymaya ihtiyacı var gerçekten. Detaya inmek istemediğimiz için belki de ya da zaman kaybettirir diye düşündüğümüz için tek tek bahsetmiyoruz. Hakkını veremyeceğimiz için belki de genelleyerek konuşuyoruz hep. Ama burada yani şunu fark ettim daha çok örnekler vermeye ihtiyacımız var. Bu videonun da o anlamda güzel yani örnekler verdiği için.
Ahmet Caner: Geleneksel ihracat uzun yıllardır zaten yapılıyor ve aslında bunun devlet nezdinde ve sektörler açısından bir kültürü oluştu ve insanlar bugün biz beyaz eşyada güçlüyüz, otomotivde güçlüyüz, mücevheratta güçlüyüz ve dünya katıldığımız fuarlar ürettiğimiz ürünler birçok şeyle yani ürün bazında Türkiye’yi tanıyor ama diğer taraftan aslında ürün ihracatı kadar önemli hatta son 10-15 yılı düşünürsek hizmet ihracatının içine yazılımı da dahil edersek üründen çok daha gelir getiren çok daha hızlı tüm dünyaya ulaşan dijital ürünlerde aslında hizmet ihracatının içine giriyor. Kabaca hizmet ihracatı dediğimizde yazılım, oyun, film…
Kadir Köymen: Ahmet tamam yapmaya çalıştığın şeyi anlıyorum şimdi hani ihracatçılar kendi arasında 2 takıma ayrılsınlar: Hizmet ihracatı yapanlar ve donanım ihracatı yapanlar. ve kim daha üstün yarışı olsun bu sırada millet kazansın ülke kazansın. Yok işte hele sen yazılımı kendi takımına aldıysan yazılımı da hizmet ihracatına aldıysan tabii zaten eliniz çok güçlü şimdi donanım ihrac edenler ne yapsınlar kutu kutu paket paket nasıl kağışacağız yani. İyimiş ama ben yazılımı açıkçası hizmet ihracatı mı emin değilim yani şey açısından: Bir insanın hizmet etmesi mi hizmet ihracatı yoksa her türlü hizmet mi yani sermaye falan gibi bir şey mi ya da hizmet derken kiralayarak para kazanmaktan mı bahsediyoruz yoksa satarak da hizmet ihracatı var mı tanım biraz garip yani isteyen istediği gibi şekillendiriyor mu tam onu ben de bilmiyorum ama yazılım da içindeyse hizmet ihracatının muhteşem bir kısmı demek yani, çok güçlü.
Ahmet Caner: Şimdi fiziksel bu konu yani gerçekten çok böyle yani su kaldırır bir konu çünkü oraya girmeyelim ben şöyle çok basitçe elle tutabildiğimiz her şeyi geleneksel ihracat diğer kalanları hizmet ihracatı olarak teknik olarak diyelim tanımlıyoruz ama bizim burada teknikle uğraşacak vaktimiz yok her zaman yaptığımız gibi aslında biz bireysel olarak mikro düzeyde nasıl ihracat yapabiliriz bunun üzerine konuşacağız ama genel çatıyı bilmek de geleneksel ihracat, e-ihracat, hizmet ihracatı nelerdir, özellikle bu tanımı bilememizin önemi şundan bize bir motivasyon vermeli, hizmet ihracatına normal geleneksel ihracat kadar hatta daha fazla desteği var ülkemizin. Tabii dünyada da bütün ülkeler bu alanda çok ciddi destekler veriyor. Bu birbirini tamamlayan hani ürünle hizmeti birbirini tamamlayan şeyler olarak düşünebiliriz. Bu destekler konusunda veya ülkede ne yaptığını araştırırken de hizmet ihracatı başlığını kullanmak önemli. Biz genel olarak bugün aslında bir deneyim turizminde alt bir kategori olan atölye…
Kadir Köymen: Onu ekrana veriyorum o zaman, evet. Ekranda şu anda Culture Trip diye bir siteye girdik oradayım ben şu anda.
Burak Seyman: Oraya gelmeden önce ben şunu eklemek istiyorum izninizle Ahmet Bey: Geleneksel ihracat ile hizmet ihracatının biraz önce birbirini tamamlayan iki parça olduğunu söylediniz. Burada şunu söyleyebilirim 1001 İş’in de zaten konsepti bakımından böyle değerlendirebiliriz: Geleneksel olarak siz ihracata başlamak isterseniz önünüzde birçok kat etmeniz gereken mesafe çıkabilir. Örneğin o ürünü bu gümrükten çıkarırken neler yapmak gerekiyor veya müşterinin bulunduğu ülkede depolarken neler yapmak gerekiyor hangi vergileri ödemek gerekiyor gibi en başta zaten ürünü üretmeniz gerekiyor yani geleneksel ihracat aslında biraz daha uzun mesafeli bir iş. Ama hizmet ihracatı tarafında siz bugün ‘’Ben yurtdışına nasıl bir değer sunabilirim?’’ diye benim bugün yapabildiğim ülke içine sunduğum veya etrafıma zaten bir şekilde yardım ettiğim bir konuyu ‘’Yurtdışına nasıl sunabilirim?’’ diye sorduğunuz zaman otomatik olarak sizin yapacağınız iş hizmet ihracatına giriyor. Bu hizmet ihracatını da yani yapacağınız işi de daha önce konuşmuştuk Fiverr veya Upwork gibi bir web sitesi üzerinden veya biraz sonra inceleyeceğimiz bir web sitesi üzerinden yapacağınız beyan ettikten sonra yani ‘’Ben bu işi şu şekilde yapabiliyorum.’’ dedikten sonra doğrudan başlayabileceğiniz bir iş yani bugünn bu podcasti daha sonra dinledikten sonra ben aslında ne bileyim İngilizce – Türkçe çeviri yapabiliyorum dedikten itibaren Fiverr’a bir tane bununla alakalı iş açıp doğrudan hizmet ihracatına başlayabilirsiniz. Burada aslında giriş bariyeri en düşük olan ihracat yöntemi hizmet ihracatı.
Kadir Köymen: Evet. Bu da çok önemli bir fark.
Ahmet Caner: Tabii biz burada tekrar bireysele dönelim istersen Kadir çok basit örnekler vereceğim bu videoyla ilgili. Hizmet ihracatını kim yapıyor? Evet herhangi bir platformda grafik tasarım yapan bir arkadaş Upwork’te veya freelancer.com’da çalışıyorsa hizmet ihracatı en küçük birimde. Animasyon yapıp yurtdışına satıyorsan hizmet ihracatı. Bizim son dönemde aslında hayatımızda olmayan mesela özellikle saç ekimi yani sağlık için gelen herkes bir yerde buraya gelip bu hizmeti alıp gidiyorsa bu hizmet ihracatı ki İstanbul’da hiç şahit oldunuz mu bilmiyorum ki daha önce de sohbet ettik işte sadece bu işle ilgili oteller de var. Taksim’de ,birinde ben kaldım, hatta yani ben o an çok idrak edemediğim için yani otelin içinde sürekli kafa bandajlı birileri var yabancı ben bir an şey düşündüm ya bir olay mı oldu bu otelde bir kavga mı oldu yani 3-5 saniye idrak edemedim sürekli karşılaşıyorsan kafada sahibi var sonra resepsiyonda hemen kenarda özel bir banko açılmış ve burada tabii bir tur paket var 4-5 günlük neden insanlar buraya geliyor özellikle Körfez Bölgesi’nden, bizim sağlık sektörümüz bu konudaki başarımız çok yüksek olduğumuz için ziyaret edip gidiyor. Mimari projenin yurtdışına satılması, bir danışmanlık hizmeti işte bunların alt kırılımlarında bir sürü daha detay var ve herkes bu anlamda baktığında aslında ben ihracata evet biraz önce Burakın dediği gibi ürün bulup bunu belli yerlerde sergileyip paketleyip kargolamak yerine aslında çok daha küçük bir birim de iyi yaptığı bir şeyde e-ihracata başlayabilir. En geçerli örneği de herhalde Udemy’dir veya bu tarz eğitim platformlarıdır. Bugün kendine güvenen bir konuda uzman olduğunu düşünen herhangi biri buraya 1 saatlik kurs düzenleyip bunu satmaya başladığı anda aslında ihracat yapıyor hizmet ihracatı yapıyor diyebiliriz.
Kadir Köymen: O zaman bu örneğe geçelim bu örnek konuştuğumuz şeylerin canlı bir örneği. Bu web sitesi, Culture Trip.
Ahmet Caner: Tabii burada istersen şöyle yapalım. Benim son gönderdiğim linkte İtalyan bu resimde ifade ediyor zaten. Burası yurtdışına giden seyahat eden birilerinin veya Türkiye’ye de gelen biri olabilir bu kişi. Otel rezervasyonu yapılan herhangi bir aktiviteyi önceden satın alabildiği bir portal yani son bunun asıl çıkış noktası deneyim turizmi. AirBnB de bu konuda AirBnB Adventures açmıştı. Daha basitleştirirsek şöyle oluyor. Ben Barcelona’ya gideceğim otelimi ayarladım, uçağımı ayarladım ama özel iş seyahatlerdinde mesela bir boşluğum var yarım gün klasik tur dışında ben oranın halkıyla veya oradaki geleneksel lokal sanatçılarla esnafla veya her türlü geleneksel turist hizmetlerinin dışında bir etkinliğe katılmak istiyorsam bundan 4-5 sene önce böyle bir hizmet yoktu ama şu an istersen bir makarna atölyesine katılabiliyorsun veya yemek yapma atölyesi olabilir, peynir yapma atölyesi olabilir. Biz bu örnekte şunu seçtik İtalya’ya herhangi bir şehre gittiğinizde ve burada Roma,Roma’ya gittik ve ben bu makarnayı 50-60 yıllık bir esnaf, usatasından diyeyim, şefinden öğrenmek istiyorum ve şu an bunu buradan rezervasyon yapıp ücretini ödeyip İtalya’ya gittiğimde buna katılabiliyorum ama işi daha da renklendiren şey son bir tahminim bir senedir artık onlineda da bu atölyelere katılabiliyorsunuz.
Kadir Köymen: Online olarak yani makarna atölyesine katılmak işte videosunu izlemek uzaktan canlı yayınını anladığım kadarıyla yani başka nasıl olacak değil mi?
Ahmet Caner: Yok öyle değil. Saati var, kişi başı ücreti var ve o masanın başında toplanmış insanlar yani ve ekip 2 saatlik bire bir uygulamalı makarna-pasta yani makarna veya daha farklı yani ravioli neyse bunu yapıyorlar malzeme listesini önceden sana bildiriyorlar. İstiyorsan sen de bire bir bu makarnayı yani makarna derken hamuru, kesmesi, diğer bütün süreçleri sıfırdan beraber yapıyorsun. Bunun atölye olması da zaten senin o yapma etkinliğini izlemek değil sadece, burada istersen herhangi birine tıkla içine girdiğinde fiyatlarını da göreceksin. Saatlik kişi başı 16 dolar olan var 30 dolar olan var.
Kadir Köymen: Evet. Burada mesela birisi humus yapmayı şakşuka yapmayı öğretiyor gelin size öğreteyim diyor internetten dersini, saatini alıyorsun. 1,5 saatlik bir etkinlikmiş mesela bu. 16 kişiyi alıyor adam başı 15 pound mu doğru mu görüyorum. Bu şekilde bir şeyi var yani 1,5 saatte 16 kişiye hizmet edebiliyorsa 10 kişi olsa bile 150 poundluk yaklaşık 200 poundluk bir şey mesela buradan evinden çıkmadan kültür satabiliyor. Diğerleri de evinde herkes evinde hepsine birden kültür ihrac edebiliyor. Yemeği, mutfağı, bilgiyi.
Ahmet Caner: Tabii gastronomi yani başlı başına yeni bir ekonomi oldu. Humus İsrail mutfağı, Lübnan mutfağı yani humus ve mezelerle meşhur mesela muhtemelen hani buradaki lokal şef de kendi alanında ünlüdür onu da belli bir metodolojiyle yapıyorlar.
Kadir Köymen: Ben de şimdi mesela aynı sayfada aşağıda bir video açtım. Şimdi kültür ihracatı yani bütün şehrini, dinin, ritüellerini, davranışlarını, oranın havasını da videoya koyup sana paketleyip satıyor yani diyor ki insanlar evlerinden çıkmadan internet üzerinden şu videoyu alıp izleyip ondan sonra onun oradan uyandığı ya keşke oralara gidebilsek, görebilsek ya da şu lezzetleri tadabilsek ya da oranın yerlisiyle iletişim kurabilsek belki istiyor, sonra yukarıdan da rezervasyonunu da yaparak o ihtiyacını dijital olarak tatmin edebiliyor gerçekten de.
Ahmet Caner: Başka bir örnek de açabilirsin zaten buraya da bu tarz deneyim turizmi için belli bir süreç gerekiyor yani senin buraya kaydolman kaydolduktan sonra tabii ki tecrübeni iletmen onun yanında bu online için gerekli ses, kamera, donanımın da burada sunman.
Kadir Köymen: Bir şey daha var ama mesela şu anda şu videoda ülkeyi gördük işte kültürünü turistik taraflarını göstermişler bazılarına çok ilginç gelen şeyler göstermişler ama ardından bu kadın diyor ki ben de burada yaşıyorum ben de orada mesela alışveriş yapıyor diyor. Şimdi mesela ülkesinin tanıtım videosuna kendisini koyduğu için kendisi oradan gezerken falan şimdi artık şey satış gerçekleşebilir çünkü ben bu kişinin videosunu gördükten sonra yukarıda kendisiyle artık 1 saat 1,5 saatlik kurs aldığımda neyi satın aldığımı çok daha iyi hissediyorum aslında bana bir yemek tarifi de öğretmiyor komple turistik bir deneyim yaşıyorum çünkü ona o kadar çok şey soraabilirim onunla o kadar çok şey paylaşabilirim ki oranın yerlisi olduğu için işte bu gerçekten aşağıda videoda sadece kendisini mutfakta göstermeyip ülkesinin tanıtım filminin içerisine kendisini yerleştirmesini ben çok mantıklı buldum. İncedir ama öne çıkartmak istedim. Öyle.
Ahmet Caner: Aslında bu şöyle her girişim bir ihtiyaçtan ortaya çıkıyor açıkçası ben Napoli’ye gittiğimde veya biz genelde eşimle seyahat ederken şöyle bir hisse kapılıyorsun yani senin için programlanmış ve biraz da nasıl diyeyim yani artık herkesin ezberlediği turistik sunumların dışına çıkıp gerçekten burada bu insanlar nasıl yaşıyor yani neler yiyorlar bunu merak ediyorsun ve ben bazı zamanlar otelden çıkıp İtalya’da çok yapmışımdır yani bizim böyle simit çay tarzı yerlere girip yemek yedim orada da masaya oturunca ayrı para aldıklarını da orada öğrenmiştim yani. Sen sadece al götür pizza yapan yerler var o kadar küçücük bir yer ki bizim fırınlar gibi falan. Sen bu ara sokaklardaki detayları merak ediyorsun yani orada görünenin arkasında burada ne yaşınıyor diyorsun yani deneyimi hissetmek yaşatmak ve tabii bu pazarın yükselmesinde bence özellikle 4-5 sene içinde Instagram’ın yani görsel olarak insanların yaptığı şeyleri paylaşmasının çok fazla etkisi var. Enteresan bir şey söyleyeyim mesela burada şöyle örnekler var sadece sizi çok özel fotoğrafların çekilebileceği bir yere götürmek için önerenler var veya bir günlük program bu şarap mahzeninden üzümü toplayıp sonra üzümü ezip sonra onu bire bir akşama kadar yapmak bunun yanında peynir yapmak da var dolayısıyla bir ülkede sadece turistik yerlerini gezip turistik eşyalar almak yerine gerçekten orada da bir şeylerin içinde olmak ve bunu yapıyor olmak bunun da bir hikayesi olacağını bildiğim için sen de buna katılıyorsun. Bu pazar genel itibariyle de büyüyor.
Kadir Köymen: Bir de şöyle bir şey var bazıları diyor ki şöyle düşünebilir ya şimdi ben mesela turizme girsem yani ülkemin yemeğini öğretmeye çalışsam hatta insanlar gelsin ben burada fotoğraf çekmeleri için iyi yerleri gezdirse falan buna kimin parası yeter yani kim buna para harcar ki? Şey refleksi var yani buradan para kazanılamayacağını çünkü bu kadar çok insan olamayacağını falan. Orada çünkü biz Türkiye’de gezemiyoruz dünyayı. Bizim için dünyayı gezmek çok büyük bir harcama. Kültürel şeyler çok lüks şeyler bizim için ve biz de genel olarak dünyayı böyle düşünüyoruz ve biz buna para harcamıyorsak bundan para kazanamayacağımızı bazen düşünebiliyoruz. Buradan özellikle hani bazıları böyle düşünürse onu vurgulamak istiyorum. Özellikle sermayeyi çözmüş insanlar ya da kalkınmış toplumlardaki insanların gerçekten biraz işleri güçleri yola oturtmuş oluyorlar ve bizler böyle geçim sıkıntısındayken ve hayatımızı bu meşgul ederken onların öyle bir dertleri olmadığı zaman başka arayışlara giriyorlar ve çok ciddi şekilde deneyim sıkılmaktan kurtulmak için servet harcamaya hazır çok fazla insan var kalkınmış toplumlarda. Onlar için artık bundan sonra parayı harcayacakları esas şey bir tane daha televizyon mu alacak bir tane daha araba mı alacak yani bunları da aldığı için hayatında bir şeyleri oturttuğu için bundan sonra gerçekten para haracayacak yüzer tek şey deneyim. Deneyime para harcıyor. O yüzden hani Japonları yaşlı yaşlı Japonları ellerinden fotoğraf makineleriyle 1980li yıllardan beridir Türkiye’nin her yerini geziyor olmaları onların başka yapacak bir şeyi kalmadığından. Anlatabildim mi? Her şeyi öyle güzel çözmüşler ki hayatlarında öyle güzel bir sistemle yaşıyorlar ki toplu taşımaları şunları bunları yapacakları işleri de bitmiş ve kazançları durmuyor çünkü sermayeden kazanıyorlar o yüzden geziyorlar ve gezmedik yer bırakmayana kadar geziyorlar. Bunu anlamak lazım. Özellikle bizler darda bile olsak maddi olarak öyle düşünmeyelim, en çok parası olan insanların ihtiyacı olan şey bizde var: Turizm ve deneyim. Bunu iyi hatırlayıp buna göre konumlanmak lazım. Uzatıyorum ben de ya.
Ahmet Caner: Kadir istersen başka bir etkinliğe de bakalım ben yine herhangi bir ilanın altında…
Kadir Köymen: Ben burada AirBnb vardı yani onu açtım orada güzel örnekler var gibi siz bunun linkini yollamışsınız. AirBnB Adventures diye bir şey var.
Ahmet Caner: Olabilir yani orada da var.
Kadir Köymen. Yani sen özellikle söylersen Ahmet bunlardan bir tanesini açayım incelediklerinden çünkü ben de şu an yeni bakıyorum ya da öbür sayfaya girelim oradan bakalım.
Ahmet Caner: Biz yine istersen bu İtalyan makarna örneğine bakalım onun linkini de paylaştı herhalde biraz önce Burak.
Burak Seyman: En son paylaştım.
Kadir Köymen: Bu da pasta ve makarna yapma olayı evet.
Ahmet Caner: Evet bunun üstüne yani burada sadece yemek yapma değil olay daha farklı örnekler var da şöyle…
Kadir Köymen: Bu arada biz şeyi iyi anlatalım yani şu an Türkiye’de birisinin yaptığı bir başarı hikayesini paylaşmıyoruz ama çok paralel bir şeyi paylaşıyoruz. Rahatlıkla Türkiye’de yapılabilecek bir şey ama başka ülkede başkasının yaptığı büyük ihtimalle bir İtalyan’ın İtalya’da yaptığı bir şeyi anlatıyoruz.
Ahmet Caner: Yani burada konu şu: Kadir ben söyleyeyim Kapadokya’da 5 sene önce balon yoktu. Atlı sabah turu veriliyor şu an sabah sanırım 5-6 gibi bütün bu alanı dolaşıyorsun ondan sonra mesela bizim o meşhur çömlek yapma konusu bir deneyim bu eskiden turistik bir faaliyet değil sadece oradaki ürünleri pazarlamak için bir promosyondu ama insanlar bu çömleği yapmak istiyorlar artık. Dünya böyle bir yere geldi ve orada fotoğraf çekmek istiyorlar yani. Buradaki konumuz şu: İtalya’daki adam 70 senedir bu sokak arasında esnaf ve adam artık bir sonraki nesil diyor ki buraya gelen insanlar bunu yapmayı bire bir şefinden 60-70 yıllık bu işin duayeninden öğrenmek istiyor bunun adı atölye. Dahası bunu da dijital olarak yapmak istiyor. Biz şunu söylüyorum evet böyle bir imkan var böyle bir platform var benim gördüğüm kadarıyla şimdi hazır döner yemekten bahsetmiyoruz hazır baklava satmaktan bahsetmiyoruz. Deneyimle beraber satmaktan bahsediyoruz. Ben şundan bahsediyorum: Onlar makarnayı satıyorsa, biz baklavayı yapma atölyesini niye burada koymuyoruz.
Kadir Köymen: Evet.
Ahmet Caner: Yani ben Kayseriliyim yurtdışı değil belki ben de gidip satın alırım ve derim ki ‘’ Uzun zamandır yiyemiyoruz beraber yapalım.’’ veya çocuklar için bunun alt kırılımları var sağlıklı yiyecekler yapanlar var belki çocuk atölyeleri olur yani çocukların bunu öğrenmesi çünkü senin karşında bir şef var şu anda 2 saat boyunca oradaki 4-5 kişiyle beraber bu yapılacak istersen gidebiliyorsan yerinde katıl bu atölyeye hem bu işi öğren belki arkadaşlarına da sonra ikram edersin katılamıyorsan da parasını öde uzaktan katııl. O yüzden de emin ol baklava konusunu da daha önce konuşmuştuk. Birçok yabancının bunu merak ettiğini ben biliyorum yani baklava nasıl yapılıyor bunu bir öğrensek, yapabilir yapamaz bir şey söylemiyorum ama mantı yani İtalya’nın makarnası varsa bizim de mantımız var abi.
Burak Seyman: Ha ha ha.
Kadir Köymen: Çok güzel şeyler birbirine bağlanıyor aslında böyle bölümler ilerledikçe geçmişteki bölümler de anlamlı olmaya başlıyor benim kafamda yani mesela insanları buraya getirip Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan sarayları insanlara göstermekle kalma diziyi çek ondan sonra işte Diriliş dizileri çek bilmem ne dizileri çek Binbir Gece dizileri çek onları şey yap onunla da kalma bu sefer bunun şapkasını yap t shirtünü yap onları çıkart işte baklava yapmakla kalma baklava nasıl yapılır onu da sat insalara çanak çömlek satma çanak çömlek nasıl yapılır onu da sat onu yapayım derken yanına şunu da ekle bunu da ekle devamlı bakın biz ne yapıyoruz ve nasıl yapıyoruz diye devamlı hikaye oluştur ve onu devamlı insanlara tattır; bunun ucu bucağı yok ve gerçekten de ben tekrar ediyorum ama kendime de anlatıyorum yani çok mantıklı yani bir yerde her zaman uydurabilirsin bak Walt Disney diye bir şey var ya, adamlar kıçlarından prenses uyduruyorlar devamlı yani yaratıyorlar. Şöyle bir kız olsun diyor işte şöyle bir hayatı olsun diyor uyduruyorlar ve ondan sonra bütün kültürüyle hayatındaki arzuları, fırsatları şeyleriyle bütünm hikayeyi yaratıp olmayan bir şeyi deneyime çeviriyorlar ve olmayan bir deneyimden inanılmaz deneyimler kazanıyorlar sonra onunla da kalmıyorlar onun oyuncağını yapıyorlar onun bilmem nesini yapıyorlar yani işte bu kültür olayı özellikle satacak deneyim olayı inanılmaz. Bir de şu var yani bizler çok alışmış oluyoruz hiç bizim için kıymeti kalmıyor ama adamlar böyle çok ilginç bir şey olarak bakıyorlar. Biz bir kahve yapıyoruz Türk kahvesi, hiçbir olayı yok yani Türk kahvesini cezveye koy ve tam kaynarken bardağa doldur bitti gitti.
Ahmet Caner: Yo öyle değil öyle değil.
Kadir Köymen: Bunu almaya hazırlar, bunu deneyimlemeye, bunu tatmaya hazırlar yani.
Ahmet Caner: Türk kahvesi konusunda aynı söylediğin gibi yani yurtdışında bunun için cezvesinden kahve çeşidine lokumuna kadar bizi ziyarete gelen arkadaşlara bu böyle yapılır böyle yenir şöyle olur falan falan şey bu unutmayacakları bir deneyim gerçekten oluyor yani. Çünkü onun da bizim için normal yani atıyorum yabancıya sorsan diyor ki 8 bardak çay içiyorum günde 15 bardak çay içiyorlar düşünsene abi 15 bardak çay içiyorlar hem de sıcak içiyorlar yani Türk dışarıdan baktığında bir Türk kahvesinin normal içmesi ve sunumu hariç abi biz bunu Future Telling fala bakma olayını da biz hikayeleştirerek yaptık bir ara bayağı üniversitede asistanlar falan soruyordu bu Türk kahvesinin falına bakıyormuşsunuz bu nasıl oluyor?
Burak Seyman: Burada önemli konu şu zaten biraz önce Kadir abinin bahsettiği konu yurtdışındaki müşterinin aslında zengin müşterinin bütün dünyadaki varlığa sahip olduktan sonra gelip burada deneyim araması yeni ve özgün bir aslında yolculuğua çıkmak istemesinden kaynaklanıyor ve bizim günlük hayatta yani Türkiye’de yaşayan bireyler olarak yaptığımız birçok şey bize özgü. Yurtdışına çıktığımızda başka insanların başka kültürlerin de yaptıklarını gördüğümüzde onlar da şunları şöyle yapıyor diye şaşırıyoruz ama yurtdışından da buraya geldiklerinde birçok turist işte Ahmet Bey’in de dediği gibi günde 15 bardak çay içilmesi aslında onlar için büyük bir değişim ve bunları aynı Kadir Abi’nin dediği gibi bir bütün olarak değerlendirip cezvesinden tutun onun nasıl yapıldığını anlatmaktan tutun da kahvenin kendisini satmaya kadar her türlü değerlendirebiliriz yani kendi kültürümüzün her bir parçasını kendi yaşam deneyimimizin her bir parçasını yurtdışındaki müşterilere çekici ve cazip hale getirerek bir şekilde oradan biz de kazanç elde edebiliriz.
Kadir Köymen: Evet ama bütün bunların başında öncelikle kendi kültürümüzle barışık olmak geçiyor yani diğerlerinin yaptığı şeylere hayranlıkla bakarken kendi yaptıklarımızı eksik, yetersiz hatta örtbas edecek utanılacak bir şey zannedersek, ezikliğini yaşarsak yaptığımız şeyin farklı olduğunu değil aslında geri olduğunu zannedersek altı üstü o zaman çok büyük bir fırsat kaçırıyoruz. Geri kalanlar gerçekten yapıyorlar ve gösteriyorlar, paylaşıyorlar. Biz mesela hani duvarda resimli kilim olayı vardır ya işte bir yabancı gelse desem ki ay şimdi hor mu görürler acaba ya şunu kaldıralım biz halbuki doğrusu yanlışı olmayan şeyler bunlar ama biz onu halbuki onu dünyaya satabiliriz ve bütün filmlerimizde bütün yerel kültürümüzde duvarda kocaman resimli kilim olayını yok etmek zorunda değildik ama bunu biz de pazarlayabilecekken bunu örnek olarak söylüyorum bunu bu arada sadece biz de bunu piyasaya sokabilecekken tam tersine başkalarının kültürlerini fazla satın aldık tam tersine bizim satabileceğimiz kültürleri yok ettik kendi elimizle ve şimdi bazı sinemacılar bazı diziler bunları ortaya çıkartıyor biz de diyoruz ki bizim bilinçaltımızda geriliğimizi örtememişler, ay bunları niye sunuyorlar bunları niye gösteriyorlar, ama ondan sonra bir bakıyorsun ki millet çıldırıyor. Çünkü senin kendini hor gördüğün kendini yetersiz gördüğün o şey aslında kötü değil. Özellikle konu zevkler ve renklere indiği zaman bir şeyin motifinin nasıl olduğu sana neyi çağrıştırdığı önemli değil, onun yanlış olmadığını iddia etmek lazım. Bizim de inanılmaz bir kültürel, en azından şekil bakımından motiflerimiz, yani kap kacaktan tut konuşma şekline oturma kalkma şekline kadar çok farklı şeylerimiz var. O yüzden bunların hepsine sahip çıkıp gösterirsek neler olacağını görürüz yani insanların ne kadar ilgi göstereceklerini o zaman görürüz.
Burak Seyman: Kesinlikle orada şunu eklemek istiyorum: Kültür aslında inkar edilemez ve bir şekilde sahiplenilmesi gereken bir şey ama aslında sadece biz bunu bu şekilde konuşuyoruz ama ülkeler bile birbirlerine kültür ihrac edip yani şöyle söyleyeyim sömürmek istediği ülkelerin kültürlerini baskılayıp kendi kültürlerini oraya ihrac edip üstünlük sağlamaya çalışıyor. Bizim bugün belki içinde bulunduğumuz bir şekilde hissettiğimiz bazı parçaları bir şekilde örtbas etmek isteği bundan kaynaklanıyor olabilir çünkü biz işte o havalı filmlerde dizilerde yani aslınd beğendiğimiz ve hayranlık duyduğumuz bütün yurtdışı içeriklerinde daha şaşalı hayatlar gördük ve kendimizin olan şeyleri genelde işte çok da böyle yüksek mevkiilerde makamlarda görmediğimiz için bunları saklayalım ki diğer kültürlere daha doğrusu yurtdışındaki diğer insanlara çok da rahatsızlık vermesin onların gözüne batmasın diye düşündük aslında tam tersini yapmamız gerekiyor. Bu bizim kültürümüz, bizim işte neslimiz bu şekilde bir yaşama alışmış, biz bunu böyle yapıyoruz bu da ondan dolayı özgün ve yeni bir şey. Bunu sahiplenip böyle anlatırsa daha önceki bölümlerde de konuşmuştuk işte bir çiğ makarnayı İtalya nasıl anlatıyorsa biz böyle pişiriyoruz böyle yiyoruz diye biz de kendi kültürümüzün unsurlarını varlıklarını sahiplenip onların hiçbir şekilde yok olmasına sebep olmadan daha da fazla aslında harlayarak gürleyerek açığa çıkarmalıyız. Bunun üzerinden de yani kendi işimizi kurabilriiz.
Kadir Köymen: Evet çok derinlere gitmiş oluyoruz ama ben tekrar söz almayayım o yüzden. Gerçekten güzel bir şeyleri konuşmuş olduk.
Burak Seyman: Ben dinlediğiniz için teşekkür ederim. Başka eklemek istediğiniz bir şey varsa buyurun.
Kadir Köymen: Öbür bölümlerde görüşürüz o zaman.